راشدی: آیا تدریس به زبان مادری در ایران عملی می شود؟
متن ذیل مقاله ای است در زمینه تحولات اخیر در خصوص "آموزش زبان مادری اقوام در ایران" به قلم مهندس حسن راشدی، یکی از اساتید بزرگ و صاحب چند جلد کتاب در زمینه تاریخ و ادبیات .
آنچه در بررسی هویت ملی حائز اهمیت است اینکه تعداد اقوام، ادیان و زبانها در یک کشور به شرط برخورد صحیح با هر یک، در هویت مشترک ملی خللی ایجاد نمیکند و در صورت برخورد صحیح در نهایت حتی در هویت انسانی مهمتر نیز میباشد. کنار نهادن یک زبان در یک کشور و سلطه یافتن یک زبان به عنوان زبان رسمی و عدم رسمیت زبانهای دیگر به دلایل مختلف سیاسی، اجتماعی و... ظلمی است که تأثیرات منفی آن بر همان جامعه جاری میگردد که مهمترین زیان آن سست شدن روحیه وطن خواهی و یا تقویت ناسیونالیسم قومی خواهد بود.
در این پست به حالات زمان در ترکی پرداخته شده است. این مطلب به زبان ترکی و از سوی دوستمان دورموش اوغلو تهیه شده و با توجه به لزوم یادگیری زبان تا سطحی که این حالات قابل ارائه باشد، به همین صورت یعنی به زبان اصلی تقدیم می گردد.
حالات مزبور در کل و به اختصار به دو قسمت اصلی 1- حالات خبری و 2- حالات تمایل تقسیم می شوند. حالات خبری خود به پنج قسمت تقسیم می شوند:
1- زمان حال
2- زمان گسترده (فراگیر)
3- زمان گذشته معلوم
4- زمان گذشته مبهم (زمانی که غیر از طرق مستقیم یا دیداری نسبت به آن کسب آگاهی شده)
5- زمان آینده
FİİLLER (EYLEMLER
Bir oluşu, bir durumu veya bir kılışı kip ve kişiye bağlayarak anlatan sözcüklere denir.
Pratik olarak ismi fiilden ayırmak için –me, -ma olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini kullanırız.Eğer bir kelimenin sonuna –ma ,-me olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiil demektir.Getiremiyorsak o kelime isim soylu bir kelimedir.
*Geldi——— gelmedi ,gelmek
*Oturmuş—— oturmamış, oturmak
*Söylüyorum———- söylemiyorum, söylemek
Görüldüğü gibi yukarıdaki kelimelere –ma,-me ve –mak,-mek getirebilmekteyiz. Öyleyse bu kelimeler fiildir.
*Kitap——— kitapma , kitapmak
Yukarıdaki ‘kitap’ sözcüğüne ise bu ekleri getiremiyoruz. Öyleyse bu kelime isimdir.
Fiiller, anlattıkları hareketin niteliğine göre değişik özellikler gösterir.Bunları üç grupta inceleyebiliriz:
b)Durum fiilleri
c)Oluş fiilleri.
Bunları birbirinden ayırt etmek için pratik olarak şu bilgiyi kullanabiliriz: Eğer bir fiil geçişli ise (yani ‘neyi’, ‘kimi’ sorularını sorabiliyorsak) kılış fiilidir.
*Kırmak ,atmak , dikmek, içmek, ezmek,delmek,yolmak,dizmek….
Görüldüğü gibi yukarıdaki fiillere ‘neyi kırmak?, neyi atmak…’sorularını yöneltebiliyoruz.
Öyleyse bu fiiller geçişlidir ve geçişli olduğu için de kılış fiilidir.
Fiil, öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişimi anlatıyorsa ve bir hareket bildirmiyorsa o fiil oluş fiilidir.
*Sararmak ,Yaşlanmak,Uzamak, Paslanmak,büyümek,solmak,acıkmak…
Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller geçişli olmadığı için kılış fiili olamaz.Bir hareket olmadığı için ve eylem öznenin kendi isteği dışında gerçekleştiği için bu fiiller oluş fiilidir.
Fiil, öznenin kendi iradesinde yani kendi isteği ile gerçekleşiyorsa ve fiil bir hareket ifade ediyorsa o fiil durum fiilidir.
*Yürümek, oturmak, gitmek, çıkmak,ağlamak…
Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller , bir hareket bildirmektedir ve bu hareket kişinin kendi isteğiyle gerçekleşmektedir bu yüzden yukarıdaki fiiller durum fiilleridir.
Not: Durum fiilleri de oluş fiilleri de geçişsiz fiillerdir.
FİİLDE KİP: Kipler, haber (bildirme) ve dilek (isteme) kipleri olmak üzere ikiye ayrılır.
a)Haber Kipleri: Zaman eklerinin hepsine birden haber kipleri denir.Haber kipleri şunlardır:
1)Öğrenilen(duyulan) (miş’li) Geçmiş Zaman: Fiillere –miş ,-mış, -muş,-müş ekleri getirilerek sağlanır.Bu eylemler daha çok başkasından duyulma, aktarılma anlamı taşırlar. Bazen de farkında olmadan yapılma bildirir.
*Evleri yanmış.(başkasından duyma)
*Seni sormuşlar. (başkasından duyma)
*Aaa ! çorabım kaçmış. (sonradan farkına varma)
*Mutfakta elimi kesmişim. (sonradan farkında olma)
*Bu solmuş elbiseleri giymemelisin.(sıfat fiil eki)
2)Görülen (di’li) Geçmiş Zaman: Eylemlere “dı,di,du,dü,tı,ti,tu,tü” ekleri getirilerek yapılır. Anlatan kişi harekete bizzat tanık olmuştur, eylemi görmüştür.
*Evleri yandı.
*Hep birlikte geziye gittik.
*Sınavı kazanabileceğini söyledi.
*Kalbim Ege’de kaldı.
*Beraber yürüdük bu sahillerde.
*Burada her zaman tanıdık insanlara rastlayabilirsiniz.(sıfat-fiil eki)
3)Şimdiki Zaman: Eyleme –yor eki getirilerek yapılır.Eylem ile anlatış aynı zamanda gerçekleşir.
*Ders çalışıyorum.
*Ne diyor?
*Çocuklar yine kavga ediyor.
Not: -makta,-mekte eki de fiile şimdiki zaman anlamı katar.
*Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
*Lütfen sessiz olun şu an ders çalışmaktayım.
4)Geniş Zaman: Eylemlere –r, -ar, -er ekleri getirilerek yapılır.
*Senden sana sığınırım.
*Her sabah yürürüm.
*Bu yolun sonu nereye çıkar?
*Hep böyle güler yüzlü müsün? (sıfat-fiil eki)
Not: Geniş zamanın olumsuzu –mez, -maz’dır. Ancak 1.tekil ve 1.çoğul çekimlerde –me ,-ma şeklini alır.
*Gelmezsiniz ___ gelirsin *gelmem____gelirim
5)Gelecek Zaman: Eylemlere –ecek , -acak eki getirilerek yapılır.
*Sana olan aşkımı haykıracağım.
*Gelecek de bir gün gelecek.
*Mektuba yazacak sözüm kalmadı.
*Okuyacak da adam olacak.
*Açacak nerede?
قدیما حدود 40 سال پیش یه روز یه آقایی که الان یه دکتر سرشناس حقوق، استاد حقوق و نیز مترجم رسمی اداره مترجمین رسمی کشوره، با دوستاش در آنکارا دنبال یه آدرسی بودن. آدرس نزدیک قیزیل آی (Kızılay) توی یکی از کوچه ها بود. تو پیاده رو از یه نفر می پرسن:
Pardon, Dost kitabevi nerde?
(ببخشید، کتابفروشی -یا کتابخانه- «دوست» کجاست؟)
یارو در حالی که با عجله رد می شده طرف دیگر خیابون رو نشون می ده و میگه:
Karşıda
(روبرو)
دکتر ما با دوستاش (که فکر می کردند ترکیشون خوبه!) از این جواب می فهمند که باید به سمت دیگر خیابون برن و اول قارشی (Karşı) رو پیدا کنن.
همین کارو می کنن و در طرف دیگر خیابون دنبال تابلوی قارشی می گردن و تا از پیدا کردنش ناامید می شن از یه رهگذر دیگه می پرسن:
Pardon Beyefendi, Karşı nerde?!
(ببخشید، کارشی کجاست؟)
رهگذر با یه لبخند و در حالی که نگاه عاقل اندر سفیهانه ای به هموطنان ما می کنه، طرف مقابل رو نشون می ده و می گه:
Tabii ki karşıda!
(معلومه که روبرو)
دوستان ما باز میان اینطرف خیابون و باز دنبال تابلوی قارشی بودن که یه خانم مسنی نزدیک می شه و می پرسه:
Oğlum, nereyi arıyorsunuz böyle?
(پسرم شما کجا می خواین برین؟)
دوستان ما می گن:
Karşıyı, abla!
(روبرو، خواهرم!)
خانم در حالی که می خندیده می گه:
Boşverin karşıyı. nereyi arıyorsunuz onu söyleyin!
(شما ول کنین اینروبرورو! کجا می خواین برین؟)
دکتر فعلی و دانشجوی تازه وارد آنروز متوجه می شن که باید اشتباهی از طرف اونا رخ داده باشه ولی در مقابل برخورد دوستانه و صمیمی خانم جواب می دن:
Biz Dost kitabeviyi arıyorduk da.
(ما می خوایم بریم کتابفروشی دوست)
خانم می گه:
Oğlum, siz önce nereli olduğunuz söyleyin bakayım?
(پسرم، شما از کجا تشریف میارین؟)
İranlıyız. İran türküyüz.
(ما ایرانی هستیم. تُرک ایران)
Tamam, hoşgeldiniz. bakın şimdi, Karşı demek, bulunduğumuz yere göre diğer taraf demektir. bunu Dost kitabevine gitmeden önce öğrenmeniz lazımmış!
(خوش اومدین. ببینین: روبرو یعنی طرف مقابل نسبت به جایی که در آن قرار دارین. معلومه که قبل از رفتن به کتابفروشی دوست لازم بوده اینو یاد می گرفتین!)
بعد آدرس رو بهشون نشون می ده و دکتر ما با دوستاش با خنده توأم با خجالت راهی کتابخانه دوست می شن.
Köylünün biri traktörle şehre gidiyormuş. traktöre bağlı yarı romörkte gübre götürüyormuş.
Yolu üzerinde aynı istikamette yürüyen bir köylüsünü görünce, onu da bindirmiş.
Sonradan binen zat, bir süre sonra bizim traktörlü köylüye sormuş: "Ahmet, traktörü bana verirmisin?!" diye.
Ahmet olayın gırgırında olacak ki "Neden olmsaın? sen o gübreden bir dolu avuç ye de traktörü kap!" diye cevap vermiş.
Adam bir an için romörkteki gübreyi gözden geçirdiği gibi, avucunu doldurup, ağzına tıkamış. yemiş.
Ahmet bunun üzerine traktörü teslim etmek zorunda kalmış tabii. Fakat "Mahmut! ben seni köylümsün diye yoldaş olarak bindirmiştim. sen de beni bindir bari. nasılsa istikametimiz aynı." diye ricada bulunmuş. Mahmut da bu isteği geri çevirmemiş, bindirmiş Ahmedi.
Şimdi traktörünü kaybetmiş olan Ahmet çok mutsuz ve kederli. Mahmut ise düşünmeye başlamış. "Ulan köye dönünce köylü sormayacak mı bu traktörü nasıl aldın diye. ben de söylemezsem, Ahmet, boku yedi de öyle aldı diyecek! ondan sonra köylü tükürükte boğmaz mı adamı? en iyisi ben bunu geri vereyim." diye efkarlanmışmış. Düşünmenin sonucu bu ya, Ahmete dönerek "Ahmet, traktörünü istiyormusun?" diye sormuş. Ahmetin gözleri parlamış "istemezmiyim?" diye söyleyerek, oturduğu yerde ayağa kalkmış.
Fakat Mahmut daha kurnazmış. İşi sağlama bağlamak istemiş olacak ki "O arkadaki gübreden bir dolu avuç ye bakayım" demiş.
Ahmet bir gübreye bakmış, bir de direksiyonu Mahmutun elinde hır hır ederek ilerleyen traktöre. "Ulan gübre adamı öldürse, bu eşeği şimdiye kadar öldürmüş olurdu. yiyelim de malımıza sahip çıkalım" diye düşündüğü gibi, avucunu doldurup, yemiş.
Ahmetin bu hareketi üzerine yine yerlerini değiştirmişler. Ahmet direksiyon başına, mahmut ise şöfor koltuğunun yanındaki oturma yerine geçmiş. Yine uzadıkça uzayan yollarına devam etmişler. bir ara Ahmet bakmış ki Mahmut çok mutsuz. hem de derin efkarlara dalmış gitmiş.
"Mahmut, kardeşim sana ne oldu? nedir seni bu kadar mutsuz eden? yoksa traktörü kaybettiğine mi üzüldün? ama zaten traktöre para vermemiştin ki?" diye sormuş Ahmet.
Mahmut ise şöyle cevap vermiş:
"Hayır, hayır. traktörü kaybettiğime filan değil de, düşünüyorum, düşünüyorum da, biz bir alış veriş yaptık. İlk başta senin traktörün vardı. benim ise yoktu. şimdi yine senin traktörün var, benim ise yine yok. tamam diyorum, parasal her hangi bir işlem yapmadık. sonucunda da ikimizin de ilk baştaki durum ve konumlarda olmamız gayet normal. ancak anlamadığım şey şu: durduk yerde boku neden yedik ki? bunun açıklamasını yapamıyorum kendime!"